Ulusal Aşı Üretiminde Gecikmenin Bedeli İnsan Yaşamıdır
Cumhurbaşkanı Erdoğan gecikmiş aşı itirafının gereğini ivedilikle yapmalı ve ulusal aşı üretimi için seferberlik ilan etmelidir. AKP iktidarı tarafından kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi yeniden bağımsız yapısına kavuşturularak ivedilikle faaliyete geçirilmelidir.
11 Mart 2020 tarihinde ülkemizde ilk Covid-19 vakasının açıklanmasından bu yana salgını kontrol altına alabilmek için tüm sağlık çalışanları fedakârca hizmet vermekte, canını dişine takarak mücadeleye devam etmektedir. Ancak gelinen noktada salgını sona erdirebilmek için en önemli aracın aşı olduğu görülmüştür.
Genel Sağlık-İş olarak ulusal aşı üretiminin önemine dikkat çektiğimiz 28 Nisan 2020’de yaptığımız açıklamada Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin toplum sağlığının korunmasına katkı sunabilmesi için yeniden bağımsız yapısına kavuşturularak ivedilikle faaliyete geçirilmesi gerektiğini ifade etmiştik.
Sağlığı ticarileştiren, ülkemizi yıllar içerisinde aşı ve ilaç konusunda dışarıya bağımlı hale getiren siyasi iktidar, pandemi süresince de doğru sağlık politikaları izlememiştir. Ülkemiz ne zaman ve ne kadar geleceği bile belli olmayan Çin Sinovac aşısına mahkûm edilmiştir.
Pandeminin ardından 11 ay geçmiş, siyasi iktidar ulusal aşı üretimi gerçeğinin ancak farkına varmıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada "Dışarıdan aşı tedarik sürdürebilirliği şüphelidir. Dünyada bu konuda yaşanan ve giderek ayyuka çıkan kriz bize yerli aşı çalışmalarına hız vermemiz gerektiğini gösteriyor" ifadelerini kullanmıştır. Ulusal aşı üretimi konusunda yapılan bu açıklamanın gereği yapılmalı ve AKP iktidarı tarafından kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi acilen bağımsız yapıda yeniden açılmalıdır. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin yeniden bağımsız bir kurum haline getirilerek faaliyete geçirilmesini sağlamak amacıyla yapılacak yasal düzenleme ile ilgili bir çalışma grubu oluşturulması önem arz etmektedir. Bu çalışma grubunu oluşturacak üyelerin, sadakat değil, liyakat esaslarına göre belirlenmesi özellikle enfeksiyon hastalıkları, immünoloji, mikrobiyoloji, parazitoloji, hematoloji, viroloji, mikoloji, biyoloji, farmakoloji, biyokimya, toksikoloji ve benzeri alanlarda uzmanlıkları ve dünyaca kabul görmüş çalışmaları bulunan kişilerden ya da bu alanlarda var olan uzmanlık derneklerinin temsilcilerinden oluşturulması ayrıca özellikle halk sağlığı uzmanlarının danışmanlığının alınması gerekmektedir.
BioNTech ve Pfizer 2021 için Covid-19 aşı üretim hedefinin, yeni tesis ve üretim süreçlerinin iyileştirilmesiyle 2 milyar doza çıkarıldığı belirtmiştir. Bu rakam 8 milyar olan dünya nüfusunun sadece 1 milyarının aşıya ulaşabileceğini ortaya koymuştur. Ülkelerin ekonomik gücü vatandaşlarının öncelikle aşıya ulaşmasını sağlarken, aşıya erişim konusunda sadece paranın yeterli olmadığını “ulusal ilaç ve aşı üretimin” hayati önemini de bir kez daha gözler önüne sermiştir. Parasız, güvenli, eşit ve etkili bir aşılama için aşı üretiminin ulus ötesi ilaç tekellerinin insafına bırakılmaması gerekmektedir.
Aşı konusunda dışarıya bağımlılığın azaltılması yalnızca salgın hastalıkların önlenmesini kolaylaştırmayacak ayrıca yabancı firmalara ödemek zorunda kalınan milli servetin de ülke içinde kalması sağlanmış olacaktır.
Güvenli aşı temini konusunda her geçen gün yaşanacak gecikmenin bedelinin öncelikle insan yaşamı ve bunun kaçınılmaz olarak tetikleyeceği sosyal ve ekonomik krizler olacağı unutulmamalıdır. Genel Sağlık-İş olarak; siyasi iktidarı bir kez daha yaşamsal öneme sahip “ulusal aşı üretimi” konusunda gerekli ekonomik kaynağı bir an önce ayırarak, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü bağımsız yapıda yeniden faaliyete geçirmeye çağırıyoruz.
Zekiye Bacaksız
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı