İl Temsilcileri Kurulu Toplantımızın 2.si Yapıldı
GENEL BAŞKAN ALİ GÜL’ÜN KONUŞMASI
Sağlık çalışanlarının değerli temsilcileri, tek umutları,
Baskıya boyun eğmeyenler, kişisel çıkarlarını değil sınıf çıkarlarını önceleyenler
Hak verilmez alınır diyenler, hakkımız olanı mücadele ederek alırız diyenler ,
Kamucu, ulusal ve halkçı sağlık politikalarının savunucuları hoş geldiniz.
Mustafa Kemal’in askerleri hoş geldiniz.
Sağlıkta Dönüşüm Programı emperyalist merkezlerce ülkemize dayatılan bir program. Bu program sağlık tüketimini arttırmayı, sağlıkta kamu hizmetlerinin tasfiyesini amaçlıyor. Özelleştirme ve özel sağlık kuruluşlarının desteklenmesiyle sağlığa ayrılan kaynakların kamudan özele, ulusaldan uluslar arası tekellere aktarılmasını amaçlıyor. Sağlığın giderek alınır satılır bir şeye dönüşmesi ve sağlık tüketiminin arttırılması hedefleniyor. Performans uygulamaları buna hizmet ediyor. Uluslar arası sağlık tekellerinin daha çok kar elde edebilmeleri için sağlık çalışanlarının daha az ücret alması gerek. Bunun için öncelikle sağlık çalışanlarının emeğinin değersizleştirilmesi gerekiyor. Hasta hakları birimleri bunun için kuruluyor, sağlık bakanı ve başbakan bunun için bizleri hedef alan söylemlerde bulunuyorlar. İşimiz kutsaldı. Sağlık çalışanlarının saygınlığı çok yüksekti. AKP iktidarı ile birlikte iğne yapmayı bilmeyen, gözleri paradan başka bir şey görmeyen, sövülecek dövülecek kişilere dönüştük. Sağlık çalışanlarına yönelik sözel ve fiziksel şiddet çok arttı. Adeta günlük uygulamalara dönüştü. Bu şiddet kimi zaman yaralamalara ve ölümlere kadar uzandı. Gaziantep’te bıçaklanarak öldürülen Dr.Ersin Arslan’ı saygıyla anıyorum. Onun şahsında tüm şiddet gören sağlık çalışanlarını anıyoruz, onlara yönelen şiddeti nefretle kınıyoruz. Şiddetin nedeninin AKP nin uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı olduğunu biliyoruz ve gücümüz yettiğince bu programa karşı mücadele ediyoruz, edeceğiz.
İş yükümüz çok arttı. Sağlık çalışanlarının sayısı aynı oranda artmadığı için kişi başına düşen iş dayanılmaz boyutlara ulaştı. Sağlık çalışanlarının sosyal yaşamları diye bir şey kalmadı. Geçici görevler, gün aşırı nöbetler, idari baskılar, adam kayırmalar sık yaşadığımız sorunlar oldu. Ekip hizmeti veren sağlık çalışanlarının ekip ruhu ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Taşeron çalışma biçimi özelleştirmelerin ikiz kardeşi olarak sağlık işkolunda da yaygınlaştı.160.000 den fazla sağlık çalışanı taşeron olarak çalışıyor.Taşeron demek iş güvencesinin olmaması demektir. Kölelik demektir. Mafyanın işkolumuza yerleşmesi demektir. Örgütlenmeleri önünde engel demektir. Sağlık çalışanlarının birliğini bozmak demektir. Taşeron olarak çalışan kardeşlerimiz için ortak örgütlenmenin yollarını aramalıyız.
Hükümet hazırladığı torba yasalarla çalışanlara, bilime ve kamuya olan düşmanlığını gösteriyor. Kurulacak olan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı ile tıp fakültelerini Sağlık Bakanlığına bağlamayı hedefliyor. İdari. mali,bilimsel ve akademik özerkliğe son verecek tasarı gündemde. Bir başka tasarı ile taşeron çalışma biçimini yaygınlaştırmayı amaçlıyor.
Özelleştirme ve taşeronlaştırma olan işyerlerinde karlılık esastır. Sağlık işkolunda yurttaşların sağlığı önemlidir. Halkın sağlığı parayla değerlendirilemez. Karlılık değil sağlıklılık gözetilmelidir. İşin niteliğini önemsemeyen ve daha çok poliklinik, daha çok tetkik, daha çok ameliyat diyen anlayış yurttaşlarımızın alacağı sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürecektir ve düşürmektedir. Bu aynı zamanda bir halk sağlığı sorunudur.
Sağlık tüm yurttaşların doğuştan elde ettikleri bir haktır. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri devletin asli görevi olmalıdır. Özelleştirme ve taşeronlaştırma özellikle de bizim işkolumuzda kabul edilemez. Bu nedenlerle taslağı reddediyoruz.
Yine bir tasarı ile kamu çalışanlarının iş güvencelerini ortadan kaldırmayı planlıyorlar. Haksız yere sürgün edilen kamu çalışanı eğer dava açıp kazanırsa hükümet bu mahkeme kararını 2 yıl sonra uygulamayı istiyor. Anayasamızda belirtilen hukuk devleti olma özelliğimiz kaldırılıyor. AKP çalışan düşmanı yüzünü yasal düzenlemeler ve uygulamalarla gösteriyor. Biz de buradan sesleniyoruz. Bunların gerçekleşmemesi için elimizden geleni yapacağız. El mi yaman bey mi yaman göreceğiz.
AKP iktidarında çalışanların her türlü hakları budandı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği bilinçli olarak, daha çok kar elde etmek için unutuldu. İnşaatlarda, tersanelerde,madenlerde ölümlü kazalar çok arttı. En son Soma'da bir iş cinayeti yaşandı. Hepimizi derinden yaraladı. 301 sınıf kardeşimiz daha çok para için öldüler. Özelleştirme ve taşeronlaştırmanın ne olduğunu acı bir şekilde yeniden gördük. Ertesi gün Genel Sekreterimiz Mali Sekreterimizle birlikte Somadaydık. O acıyı bir kez daha yaşadık. Ama oraya gittiğimizde diktatörün kokusunu da gördük. Her kavşakta yüzlerce polis vardı. İş cinayetinin olduğu maden Soma'nın 20 kilometre dışında. Oraya giden yolda her 50 metrede bir asker silahlı olarak görevlendirilmişti. Korkusunun ne kadar haklı olduğu o gün ilçeye gittiğinde anlaşıldı. Halkın tepkisi nedeniyle markete sığınmak zorunda kaldı. Her yerden kaçacağı günleri göreceğimize inanıyoruz. Geçen hafta sonu Soma'da yapılan Özelleştirmeye karşı kamulaştırma mitingi de işçilerdeki bilinç sıçramasını gösteriyor.
Taşeronun ölüm demek olduğunu biz de ne yazık ki yaşayarak öğrendik. Erzurum Atatürk Üniversitesi Yakutiye Araştırma Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuarında görev yapan taşeron sağlık teknisyeni Recep Tepe'yi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi nedeniyle kaybettik. Kendisini saygıyla anıyor,yakınlarına ve sağlık çalışanlarına baş sağlığı diliyoruz.
Çalışanlar bu denli düşman olan AKP hükümeti aynı zamanda milli devletimize, Cumhuriyetimize, Atatürk'ümüze olan düşmanlığını da her gün sergiliyor. Görevli gelenler verilen görevleri yaparlar. Emperyalizm, sömürüsünün sürebilmesi için milli devletlere saldırıyor. Bir arada yaşamaya engel olmayan etnik ve dinsel farklılıkları kaşıyarak düşmanlıklar, çatışmalar yaratmaya çalışıyor. Yugoslavya örneği çok öğreticidir. Bir arada mutlu bir şekilde yaşayan, sporda, sanatta, bilimde ileri, özgür insanların ülkesi bu farklılıklar kaşınarak iç savaşa sürüklendi. Yedi ayrı devletçik ortaya çıktı. Ama bu yedi devletin her birinde milli gelirler % 70-80 oranında düştü. Kazanan yalnızca emperyalizm olmuştu. Aynı senaryo bizde ve Ortadoğu'da sergileniyor. Çevremizde her gün acılar, ölümler yaşanıyor. Laikliğin, güçlü devletin ve ordunun, milli devletin önemi her gün her gün yeniden fark ediliyor. Bugün Irak'ta, Suriye'de, Libya'da iş güvencesi, maaş zammı, erken emeklilik konuşulabilir mi? Vatan ve emek mücadelesini birleştiren Genel Sağlık İş Sendikası olarak Cumhuriyetimizi savunacağız. Atatürk'ümüzü ve laikliği savunacağız. Milletimizin birliğini ve vatanın bütünlüğünü savunacağız.
Bizler sağlık çalışanıyız. Bizler için insanların etnik kimlikleri, dinsel aidiyetleri, siyasi görüşleri ve cinsiyetleri önemli değildir. İnsanları eşit görürüz. Açılım ve barış süreci diye adlandırılan bölünme sürecine biz sağlık çalışanlarını ikna edemezsiniz. hele de bizim gibi yüzlerce etnik kökenin harmanlandığı bir coğrafyada ırkçı yaklaşımları reddederiz. Etnik kökenimiz ne olursa olsun Atatürk'ümüzün belirttiği gibi Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Bu birliğimizi bozmaya çalışıyorlar. Barış süreci denen sonunda bir iç savaş sürecidir ve biz sağlık çalışanları buna karşı dururuz. Sınıf kardeşliğini esas alırız. Taşeron olan AKP ve PKK bunu bozamayacaktır.
AKP iktidarının gerici-bölücü uygulamaları büyük tepki topluyordu. Doğayı-çevreyi rant uğruna katleden,insanların özel yaşamlarına müdahale eden, Cumhuriyetimizi ve Atatürkümüzü adım adım unutturmaya çalışmaları, ulusal değerlerimize saldırıları tepkisiz kalamazdı. Haziran direnişi Gezi Parkının talanına karşı başladı. AKP iktidarının tüm uygulamalarına karşı büyük bir halk hareketi idi. Alevisi-sünnisi,genci-yaşlısı,türkü-kürdü,sağcısı- solcusu bir araya gelmişti. Türk bayrağı ve Mustafa Kemalin askerleriyiz temel sloganı tüm milleti birleştirmişti.Dünya tarihine geçen bu direnişte en çok ta gençlerimiz yer aldı.Barışçıl,kitlesel,birleştirici,zeka dolu bu direniş umudumuzu arttırdı. Genel Sağlık İş üyeleri bulundukları her yerde bu halk hareketine katıldılar. AKP faşizmi bu hareketi vahşice bastırdı. Ali İsmail Korkmaz,Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan ve Berkin Elvan'ı şehit verdik. Saygıyla anıyoruz. Unutmayacağız, unutturmayacağız.
Kamu çalışanları için ne kadar önemli olduğumuzu lütfen unutmayalım. Yandaş sendikalar ve etnik sendikalar çalışanların dertlerine çare olamazlar. Mücadele ederek haklarımızı alabileceğimizi bir tek biz kanıtlayabiliriz. Bunun için hiçbir ayrım yapmadan tüm sağlık çalışanlarını örgütleyiniz. Panomuzun olmadığı işyeri bırakmayınız. Üyemizin olmadığı birim kalmasın. Herhangi bir sorunda sağlık çalışanları Genel Sağlık İş'i yanlarında görsün. Mücadeleyi örgütleyin. Mücadelenin önünde yer alın. İliniz ve ilçenizde Birleşik Kamu İş Konfederasyonuna bağlı kardeş sendikalarımızla buluşun. Toplanın, görüşün, planlayın. Ortak etkinlikler ve örgütlenmeler yaratın.
Kamu çalışanları sendikaları için büyük bir tehlike aralarında oluşan bölünmeler oluyor. Bizlerin farklı fikirlerimizin olması zenginliğimizdir. Hiç bir zaman siyasi görüşlere göre ayrışmayın. En büyük şansımız ve özelliğimizdir. Bu güne kadar siyasi görüş farklılıklarımızın bizi bölmesine izin vermedik. Hiçbir temsilcimize siyasi görüşünü sormadık ve siyasi görüşüne göre değerlendirmedik. Çünkü bizi bağlayan, bir arada olmamızı sağlayan tüzüğümüzdür. Tüzüğümüzdeki ilkelerimiz önemlidir ve onu savunmak yeterlidir. Bu çizgiyi lütfen sürdürün. Günün birinde ben sizlere şu siyasi görüşe karşı bu siyasi görüş olarak bir araya geliyoruz dersem telefonu suratıma kapatın. Beni eleştirin. Reddedin. Ama aramıza siyasi görüş farklılıklarının girmesini önleyin. Bu özelliğimiz bizi sağlık işkolunda en büyük sendika yapacak özelliğimizdir. Bunu sonuna kadar koruyun.
Biz en büyük sendika olacağımıza inanıyoruz.Doğru şeyleri savunan ama küçük bir sendika istemiyoruz.Lütfen siz de ilinizde, ilçenizde, işyerinizde en büyük sendika olmaya çalışın. Ancak öyle olduğumuzda bir etkimiz olacaktır. Hükümetle toplu görüşme masasına biz oturacağız. O güce ulaştığımızda toplu sözleşme yapacağız. Toplu sözleşme yaptığımızda sağlık çalışanlarının güçlerini birleştirdiğinde neler kazanabileceğini göstereceğiz. Bunun için hepinizden daha çok çalışma, daha çok mücadele, daha çok üye istiyoruz.
Bizler Tıbbiyeli Hikmet'lerin çizgisinin devamıyız. Refik Saydam'ların, Behçet Uz'ların, Kurtuluş Savaşı sonrası toplumdaki beş büyük salgını ortadan kaldıran sağlıkçıların devamıyız. Bizler Mustafa Kemal'in askerleriyiz. Örgütleneceğiz, büyüyeceğiz, sağlık çalışanlarının umudu olmayı sürdüreceğiz.
Biz haklıyız biz kazanacağız.
Bu temsilciler toplantımızın verimli geçeceğine inanıyorum,
Hepinize başarılar diliyorum, sevgilerimi sunuyorum.