Şehir Hastanelerinin Gerçek Faturasını Halk Ödeyecek
Ülkenin dört yanında birer birer açılan, son olarak uğruna ODTÜ ormanını yok edildiği Şehir Hastanelerinin verdiği zarar sadece çevreyle sınırlı kalmayacak. Siyasi iktidarın büyük övgü ve gururla tanıttığı Şehir Hastaneleri sistemi, anlatıldığının aksine milli geliri alıp götürecek.
Özel şirketlere tahsis edilen Hazine arazisi üzerinde, birden çok devlet hastanesinin bir arada bulunmasını öngören kampüs modeline dayalı Şehir Hastaneleri için devlet, sözleşmelerle belirlenmiş süreler boyunca bu yerler için kira ödeyecek. Devletin hem kiracı hem de hizmet alıcı olacağı bu sistemde,"devlet" hastanesini “şirket” yönetecek. Personel maaşları dışında şehir hastanelerindeki hizmetlerin önemli bir kısmı özel sektör tarafından yürütülecek. Laboratuvar hizmetinden ameliyat hizmetine, yatak hizmetinden kantin, otopark işletmesine, hastane dışında taksi durağından kreşe kadar tüm iş ve işlemler özel sektöre bırakılacak.
Yüksek maliyet
Şehir hastaneleri sisteminin en dikkat çeken yanı ülke kaynakları açısından, hastane binalarının ve donanımının kamuya yükleyeceği yüksek maliyet. Devletin şimdiden 17 hastane için girdiği kira yükümlülüğü yaklaşık 27 milyar dolar tutuyor. Birçok imtiyaza sahip olan bu işletmeci şirketler, KDV'den, damga vergisinden ve bütün harçlardan muaf tutuluyor. Yani devletin kira yükümlülüğünün yanı sıra vergi kaybı da söz konusu. Şirketlerin finansman için yurtdışından aldıkları uluslararası kredilere de tam hazine garantisi verilmekte. Yani şirket kredi borcunu ödemezse devlet “ben öderim” diyor. Dolayısıyla sistemdeki aksaklıkların faturası hazineye, dolayısıyla milli gelire çıkacak. Yani Şehir Hastaneleri’nin, gerçek faturasını halk ödeyecek.
Döner sermayeden kira mı personel maaşı mı?
Devletin hastaneyi işletecek özel sektör firmasına ödeyeceği kiranın ve ek tıbbi hizmet alımlarının, hastanenin döner sermayesi tarafından karşılanması öngörülüyor, hatta ödenememesi halinde Hazine’den ödeme güvencesi veriliyor. Bu noktada şu çarpıcı sorular öne çıkıyor: Sağlık personeline döner sermayeden yapılan ödemeler dikkate alındığında kira ödemeleri nasıl sağlanacak? Diğer taraftan döner sermayeden kira ödemeleri yapılacak ise, personel ek ödemelerinin bundan etkilenmemesi ve tırpanlanması kaçınılmaz olacak.
İşletmeciye “hasta garantisi”
Şehir hastaneleri sistemi kapsamındaki bir diğer uygulama ise, yüzde 70 doluluk oranı garantisi. Sağlık Bakanlığı, Şehir Hastaneleri’ni işletecek özel sektöre, doluluk oranının yüzde 70’ini sağlama garantisi veriyor. Türkiye’de tüm hastanelerindeki doluluk ortalaması halihazırda 69.6 iken, şehir hastanelerinde yüzde 70 “doluluk oranı” garantisi nasıl verilmiştir? Yatak kapasitesinin büyük bir kısmının kullanılamadığı ya da yatak doluluk oranının yetersiz kaldığı hastaneler de bulunduğu da unutulmamalıdır. Bu noktada, “Doluluk oranının” yüzde 50’lerde kalması durumunda eksik kalan yüzde 20’lik oranın parasının, vatandaşa herhangi hizmet verilmeden işletmeciye ödeneceği ortaya çıkıyor. Yüzde 70 doluluk oranının gerçekleşmemesi durumunda eksik kalacak oran hangi hasta ve hastalığın esas alınarak tamamlanacağı ise merak konusudur. Garanti edilen hasta doluluk oranının sağlanması için vatandaş gereksiz yere ameliyat edilip hastaneye mi yatırılacaktır?
Yer seçimi, vatandaşların hastanelere ulaşım ve erişim sorunları
Belirli bir bölgenin tümüne hizmet verecek büyük hastaneler olarak tasarlanan Şehir Hastaneleri sisteminde hastaların, hastane hizmetlerine erişimi de güçleşecek. Küçük yerleşim yerlerindeki hastalar en yakın Şehir Hastanesi’ne ulaşmak için uzun yolculuklar yapmak zorunda kalabileceklerdir. Ayrıca 29 bölge için düşünülen bu hastanelerin yer almadığı illerden de o illere hasta trafiği söz konusu olacaktır.
Personel açığı
2017 yılı içerisinde şehir hastanelerinin tamamlanması ve hizmet vermeye başlamasıyla birlikte sağlık personeline olan talep de artacaktır. Sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan sayısının yetersiz olduğu Sağlık Bakanlığı’nca bile kabul görürken, Şehir Hastaneleri’nin personel sorunun nasıl çözüleceği ise yine yanıt bekleyen sorular arasında bulunuyor. Başka ülkelerden sağlık personeli istihdamının gündeme getirilmesi ise bu karmaşayı daha da derinleştirecektir.
Kapatılacak hastanelerin durumu
Şehir Hastaneleri’nin açılmasından sonra, küçük ve kırsal kesimlerdeki eski kamu hastaneleri kapatılabilecek. Hangi hastanelerin kapatılacağına dair şu ana dek resmi açıklama yapılmadı. Kapatılan hastane binalarının ve arazilerinin ne yapılacağına ilişkin ise belirsizlik bulunmaktadır. Bu bina ve arazilerin, ihaleleri alan şirketlere devredilmesinin de söz konusu olabileceği belirtilmektedir.
Sonuç
Modern kamu hastanelerine olan ihtiyaç yadsınamaz bir gerçektir. Ancak, Şehir Hastaneleri hayata geçirilirken ihtiyaç analizlerinin, talep ve kapasite planlamalarının yapıldığı konusunda ciddi endişelerimiz bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıllar içinde İngiltere ve Kanada da hayata geçirilmiş Şehir Hastaneleri deneyimi, bu tür büyük hastane projelerinin hem verimsiz hem de yönetiminin çok zor olduğunu göstermiştir.
Genel Sağlık-İş olarak Şehir Hastanelerinde “insan sağlığı” değil, “kâr” odaklı hizmet verilmesinin hedeflendiği kanaatindeyiz. Uluslararası kredi kuruluşları ve şirketlerin yararına olan Şehir Hastaneleri sistemi, insan sağlığı üzerinden küresel sermayeye kaynak aktarımından başka bir şey değildir.
Siyasi iktidarı uyarıyoruz; 2011 yılında sağlıkta devrim olarak sunulan Sağlık Bakanlığı Ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat yapısını bozan KHK konusunda bugün nasıl haklı çıktıysak, üzülerek söylüyoruz ki şehir hastaneleri konusunda da zaman haklılığımızı ortaya koyacaktır. Çok geç olmadan yapılan yanlıştan geri dönülmelidir. Siyasi iktidarı, aklı ve bilimi rehber alarak ülke kaynaklarını peşkeş çekmemeye, halkı ve sağlık emekçilerini ise birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Zekiye BACAKSIZ
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı