- Salgının vardığı boyut, 28 gün tam kapanmayı kaçınılmaz kılmıştır.
- Pandeminin ilk günlerinden itibaren stratejik önemleri nedeniyle zorunlu çalışma durumunda kalan, başta önemli ölçüde bulaş kaynağı ve riski taşıyan toplu ulaşım, market ve benzeri sektörlerdeki çalışanlar olmak üzere düzenli hızlı test uygulaması yapılmalıdır.
- Sürecin gelinen ve kontrol edilemez olduğu açık olan noktasında, toplumsal bağışıklık dışında pek fazla bir seçenek kalmamıştır. Bu nedenle aşılama programındaki tüm belirsizlikler ortadan kaldırılmalı ve aşılamanın takvimlendirilerek en hızlı bir biçimde yapılması sağlanmalıdır.
- Aşılamada Bilim Kurulu tarafından daha önce açıklanmış olan öncelik sıralamaları, hızlı bulaşı etkisi nedeniyle ortaya çıkan mutant/varyant olguları doğrultusunda hızla güncellenmelidir. Eğitim emekçileri, toplu taşıma çalışanları ve market çalışanları için aşı öncelikleri belirlenmelidir.
- Aşı ya da ilacı geliştirecek bir devlet kurumunun olmamasının, var olanların kapatılmasının bedelini yurttaşımız ne acı ki bugün canı ile ödemektedir. Yaşamsal öneme sahip “ulusal aşı üretimi” konusunda gerekli ekonomik kaynak bir an önce ayırılarak, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü bağımsız yapıda yeniden faaliyete geçirilmelidir.
- Açlığa ve sefalete terk edilen emekçiyi, üreticiyi, çiftçiyi, küçük esnafı içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaracak düzenlemeler acilen yapılmalı ve bunlar için kaynak tahsis edilmelidir.
- Salgınla mücadeleye ekonomik sorunların gölgesi düşürülmemelidir. Salgınla etkin mücadele edilirken, alınacak tedbirler nedeniyle yurttaşların yaşayabileceği maddi kayıplar sosyal devlet ilkesi gereğince telafi edilmelidir.
Salgınla Mücadelede Çözüm Tam Kapanma ve Hızlı Aşılamadır
Covid-19 salgınıyla mücadelede alınması gereken kararlar ısrarla alınmamakta, salgın kötü yönetilmekte ve bedelini ulusumuz canı ve uzun döneme yayılan özgürlük kısıtlamaları ile ödemektedir. Salgını durdurmanın yolu; yarım yamalak, dostlar alışverişte görsün mantığıyla uygulanan, uzun döneme yayılmış etkisiz ve bezdirici uygulamalar değil; ekonomik-sosyal destekle bir kerede tam kapanma ve hızlı aşılamadır.
Toplumsal bulaşıcılığın önlenmesine yönelik kesin ve kararlı tedbirlerin yaşama geçirilmesi gerekirken, gelinen noktada uygulamaya konulan “kısmi kapanma” kararı salgın ile mücadelede etkili olmaktan uzaktır. Sağlık çalışanları hayat kurtarmak için 1 yılı aşkın süredir yorgun düşerken, siyasi iktidar bilimsel ve akla dayalı salgın yönetiminden uzak bir yaklaşımla, ekonomik kaygılarla salgın yönetmektedir. Salgınla mücadelenin ancak koruyucu halk sağlığı yaklaşımıyla ve epidemiyoloji biliminin rehberliğinde başarıya ulaşılabileceği unutulmamalıdır.
Siyasi iktidarın içinde bulunduğu gaflet, yeniden yoğun bakım ünitelerinin neredeyse tam doluluk oranlarına ulaşmasına yol açmıştır. Her gün artık yüzlerle ifade edilen can kayıpları ve bilimsel çalışmalar salgının yönetilemediğini ortaya koymaktadır. Salgın kötü yönetilmekte; bedelini ulusumuz canıyla, uzun vadeye yayılan özgürlük kısıtlamalarıyla, çocuklarımız yarınlarıyla ödemektedir. Buna karşın siyasi iktidar ekonomik kaygılarla kararlar almaya devam etmektedir. Ekonomik kaygılarla alınamayan kararların bedelinin “insan yaşamı” olduğu unutulmamalıdır. Bu koşullarda uzun bir zamandır büyük mücadele veren sağlık çalışanlarının tükenerek hizmet veremez hale geleceği de unutulmamalıdır.
Salgınla mücadelenin kısa vadede kesin ve kararlı hamlelerle gerçekleştirilmesi yerine, yasak ve kısıtlamaların uzun dönemlere yayılarak bunun adeta normalmiş gibi bir algı yaratılması ise iktidarın, toplumsal hak ve özgürlükleri baskılamak yönündeki niyetinin bir göstergesi olarak önemle üzerinde durulması gereken düşündürücü bir husustur.
Salgının ürkütücü boyutunu gözler önüne seren resmi veriler ortada iken, siyasi iktidarı ekonomik ve siyasi gündemlerinin bir aracı olan değil, kısa zamanda kesin sonuçlar alınmasını sağlayacak net ve etkili kararlar alması gerektiği konusunda uyarıyoruz.