- Yetersiz personel istihdamı: Personel artışı her sağlandığında hasta olan sayısının da artması nedeniyle; var olan personel açığı kapanmamaktadır. Kişi başına düşen hekim sayısında Türkiye OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer almaktadır. Türkiye’de 100.000 kişiye düşen hekim sayısı 187 iken, OECD ülkelerinde 348, AB’de ise sayı bu sayı 371’dir. 100.000 kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı daha da kaygı verici rakamlar içermektedir. OECD ülkelerinde 100.000 kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı 938 iken, Türkiye’de 301. Listede en üst sırada yer alan Norveç’te ise 1.823.
- Yoğun iş yükü, düzensiz ve belirsiz çalışma koşulları: Yetersiz personel nedeniyle sağlık çalışanlarının yoğun olarak maruz kaldığı aşırı ve düzensiz çalışma çok sayıda sağlık sorununa yol açmaktadır. 2017 yılında kişi başı hekime müracaat sayısı yaklaşık 719 milyon iken bu oran 2018 yılında 783 milyona yükselmiştir. Hekime müracaat sayısında yaşanan 64 milyonluk artış, çalışanların iş yükünü artırmakta; uzayan mesai saatleri, sonu gelmeyen nöbetler anlamına gelmektedir.
- Yetersiz ücretler: Ülke ekonomisinin giderek ağırlaşan kriz koşullarıyla düşük ücret düzeyi ile mücadele etmeye çalışan sağlık emekçilerinin yaşam koşulları giderek kötüleşmektedir. Döner sermaye ve diğer ek ödemelerinde sıkıntılar yaşayan sağlık çalışanları, düşük sabit ücretle yaşamını sürdürmekte güçlük çekmektedir. Sağlık çalışanlarının yüzde 70’i borçlanarak yaşamak zorunda kalmaktadır.
- Gelecek kaygısı: Sağlık çalışanlarının 3’de 1’i işini kaybetme korkusu yaşamakta, yüzde 80’i emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıpları konusunda endişe duymaktadır.
- Mesleki Hastalıklar: Radyasyon; enfeksiyonlar; anestetik ve kimyasal maddelere maruz kalan sağlık çalışanları mesleki hastalıklarla karşı karşıya kalmakta, yaşam dağıtırken hayatlarından olmaktadır.
- Güvencesizlik: Sağlık alanında kayıt dışı çalışma artmakta, taşeron sağlık çalışanı sayısı her geçen gün yükselmektedir.
- Değersizleştirme, maddi ve manevi statü kaybı: Sağlık çalışanlarının yüzde 91’i toplum nezdinde gereken saygınlığa sahip olmadığı düşüncesindedir. Değersizleşme sağlık çalışanlarının verdiği hizmete yabancılaştırmaktadır.
- Şiddet: İktidarın sağlık politikalarının sağlık çalışanlarını toplum nezdinde değersizleştirmesiyle birlikte sağlıkta şiddet de tırmanmaktadır. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet son yıllarda artış göstermekte, önemli bir iş sağlığı ve güvenliği sorunu oluşturmaktadır. Günde 50’nin üzerinde sağlık çalışanı şiddete maruz kalmakta, şiddet kimi zaman can almaktadır.
- Mobbing: Sağlık çalışanları, eğitim ve liyakate değil, idareye yakınlığına göre atanan yöneticilerin baskı, yıldırma ve mobbingine maruz kalmakta, çok yoğun stres altında hizmet vermektedir.
- Özlük hakları ile ilgi beklentilerin karşılanmaması: Sağlık çalışanlarının sağlığını tehdit eden tüm bu sorunların yanı sıra; özlük hakları ile beklentilerinin karşılanmaması da yoğun stres unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Yıpranma payı hakkının tüm sağlık çalışanlarını kapsamaması, geçmişe etkili olarak işletilmiyor olması, 3600 ek gösterge konusunda verilen sözlerin tutulmaması sağlık çalışanlarının en önemli sorunlarının başında gelmektedir.
Sağlık Çalışanları ACİL Çözüm Bekliyor
“Çalışma Ortamlarımız Bizi Öldürüyor”
Son günlerde coronavirus pandemisi ile sağlık hizmetleri ve çalışanlarının önemi bir kez daha ortaya çıkarken, sağlık çalışanlarının durumu da alarm veriyor. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı “fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyilik hali” olarak tanımlamaktadır. Sağlık hizmeti sunarken “fiziksel, ruhsal ve sosyal” açıdan birçok tehlike ve risklerle karşı karşıya kalan sağlık çalışanlarında “iyilik hali” kalmamıştır.
Sağlık çalışanlarının ağırlaşan çalışma koşulları;