KÖİ’den Vazgeçmek Yetmez! Şehir Hastanelerini Kamulaştırın Peşkeşin Hesabını Verin
“Ticari sır” denilerek sözleşmeleri TBMM’den bile gizlenen şehir hastaneleri için sadece kamu özel iş birliği modelinden vazgeçmek çözüm değildir. Hizmete açılan 10 şehir hastanesi ve projeleri devam eden şehir hastaneleri ivedilikle Sağlık Bakanlığına devredilmelidir. Sosyal devletin gereği olarak, halkın sağlık hizmetlerine ücretsiz ve kolay ulaşması sağlanmalıdır. Şehir hastaneleri için yapılan milyarlarca liralık israfın ve peşkeşin hesabı verilmelidir.
İsraf ve Peşkeş Bütçesi Halkın Sağlığını Tehdit Ediyor
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen Sağlık Bakanlığı’nın 2020 yılı Bütçesi, ülkemizde sağlığa verilmeyen değeri gözler önüne sererken, halk sağlığı düzeyimizi önemli ölçüde olumsuz olarak etkileyeceği de görülmektedir.
Bütçede sağlığa ayrılan pay % 5,2 dir. Bu oran OECD ülkeleri içindeki ortalama % 9’lar düzeyindedir. Sağlığa ayrılan bütçedeki artış oranının döviz ve enflasyon artışları ile birlikte düşünüldüğünde niteliksel bir artış olmadığı da açıktır.
Dünya Sağlık Örgütünün “Sağlık 2020” raporunda sağlık temel bir sosyal kaynak ve servet olarak tanımlanırken, bunun için en başta sağlıkta eşitsizliklerle sistematik bir biçimde mücadele edilmesi ve devletlerin sağlık bütçelerinde sağlığın iyileştirilmesi ve hastalıkların önlenmesine yönelik ayrılacak payın artırılmasına işaret edilmektedir. Bu nedenle eşitsizliklerle mücadeleyi esas almayan bütçelerin ve sağlık harcamalarının halkın gerçek sağlık gereksinimlerini karşılaması mümkün değildir. Sağlık sorunları ve gereksinimleri bu eşitsizliğin üzerinde yükselmektedir ve bunu gözetmeyen hiçbir harcama modelinin başarı üretme şansı yoktur.
Yap - Dene - Boz Değil Akılcı ve Gerçekçi Model
Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta Dönüşüm Modelinin uzantısı olarak sağlık hizmetlerinin yürütülmesine dair bir dizi uygulama gündeme getirmiş, kendi yapısını bu uygulamalara yönelik olarak düzenlemeye çalışmış ve nitekim yanlış oldukları açığa çıkınca sil baştan israfı ile halkın sağlığı hiçe sayılmıştır.
Şehir Hastanelerine yönelik olarak bilimsel tüm çalışmalar, dünyadaki gelişmeler ve Genel Sağlık İş’in yaptığı tüm uyarılar göz ardı edilmiş ve yasaları bile hiçe sayan bir vurdumduymazlıkla hareket edilmiştir.
Gelinen noktada, ülke insanımızın 25 yıllık geleceğini ipotek altına alan ve ne işe yarayacağı giderek karmaşıklaşan Şehir Hastanelerindeki kamu özel işbirliği modeli Sağlık Bakanı’nın bizzat kendi açıklaması ile terkedilmiştir. Bundan sonra yapılacak hastanelerin yapımının genel bütçeden karşılanması öngörülmüştür. "Şehir hastaneleri kamu özel iş birliğiyle yapılmak zorunda değil" diye açıklama yapan Sağlık Bakanı, “Bugünkü tercihimiz bu hastanelerin yapımını genel bütçeden yapabilir olduğumuz. Artık edindiğimiz tecrübeyle bunu daha rahat yapabiliriz diye düşünüyoruz." ifadelerini kullanmıştır. “Sizin bütçenizde bunu yapabilirliğiniz mümkünse, niye bir finans modelini devreye sokmak isteyesiniz. Sonuçta bu finans modelinin bir yükü yok mu?” diye konuşan Sağlık Bakanı, “Şehir hastanelerini devlet yapsaydı bütçeden daha az para çıkacaktı” itirafında da bulunmuştur. Adeta muhalefet partisi mensubu gibi konuşan Sağlık Bakanı, şehir hastanelerinde yaşanan sorunları da kabul etmiştir. Ancak Sağlık Bakanın tüm uyarılarımıza rağmen “edindiği tecrübe”, ülkemizin geleceğine mal olmuştur. Şirketler ve onları finanse eden yabancı kreditörlerin söz sahibi olduğu şehir hastaneleri modeli ile ulusumuzun geleceği ipotek altına alınmıştır.
Kendi sağlık sisteminin çökmesine neden olan ve uygulamasından vazgeçtiği şehir hastaneleri modeli için İngiltere’nin Türkiye’ye öncü olması, kredi sağlaması ise akıllara durgunluk vermektedir.
“Ticari sır” diyerek sözleşmeleri TBMM’den bile gizlenen Şehir hastaneleri için sadece kamu özel iş birliği modelinden vazgeçmek çözüm değildir. Hizmete açılan 10 şehir hastanesi ve projeleri devam eden şehir hastaneleri ivedilikle Sağlık Bakanlığına devredilmelidir. Sosyal devletin gereği olarak, halkın sağlık hizmetlerine ücretsiz ve kolay ulaşması sağlanmalıdır. Şehir hastaneleri için yapılan milyarlarca liralık israfın ve peşkeşin hesabı verilmelidir.
Kriz Koşulları Halkın Sağlığını Etkilememeli
Ülkemiz üreten değil tüketen ve peşkeş çeken ekonomi modelinin uzantısı olarak derin bir borç batağına sürüklenmiştir. Siyasi kriz koşullarının yönetilememesi ve bölgesel dinamiklerin beraberinde getirdiği bataklığa itilme ve tüm bunların tam bir hukuk tanımamazlık yaklaşımı içinde yaşanıyor olması, başta sağlık hizmetleri olmak üzere bir dizi temel kamusal hizmetin karşılanmasında önemli sıkıntılara yol açmıştır.
Sağlık hizmetlerinin piyasa koşullarına terk edilen haliyle, % 90 ‘ara ulaşmış dışa bağımlılık koşulları, böylesi kriz dinamiklerinin basıncı altında tıbbi malzeme temin edilemediği için artık ameliyatların bile yapılamayacak hale geldiği bir sağlık hizmeti tablosu ortaya çıkarmıştır.
Bir taraftan halkın alım gücünü kısıtlayarak, diğer taraftan askeri harcamaların ağır yükü altında oluşturulan bütçeler ve niteliği zayıflayan kamusal hizmetler halkın sağlığını ve ülkemizin sağlık parametrelerini önemli ölçüde tehdit edecek bir boyuta ulaşmıştır. Tıpkı enflasyon rakamlarının belirlenmesinde olduğu gibi, ülkemizin sağlık düzeyini tanımlayan kriter rakamları üzerinden oynanması, halkın sağlığının içine düştüğü sıkıntıyı örtbas edebilmesi mümkün değildir.
Sağlığımıza Cepten Harcayacaksak Niye Vergi Veriyoruz ?
Anayasal bir hak olarak bütününde kamusal bir hizmet olarak yürütülmesi gereken sağlık hizmetleri geçtiğimiz 20 yıl içinde giderek özel sektörün daha fazla üstlenmeye başladığı bir hizmet haline gelmiştir. Özel hastanelerin payı devlet hastanelerinin beşte birini oluştururken artık yüzde 60’ını oluşturmaktadır.
Genel bütçedeki gelir kalemlerinin maaş ve ücretlerden kesilenlerden oluşan kısmı her geçen yıl daha da artmış, öte yandan yatırımcı yandaşlara tanınan vergi muafiyetlerinde muazzam artışlar olmuş, nihayetinde artırılan ve çeşitlendirilen dolaylı vergiler üzerinden zaten vergilendirilmiş ücretli gelirleri ikinci bir kez daha vergilendirilmeye tabi tutulmuştur.
Halkımızın sağlık hizmetlerine yönelik olarak cebinden yaptığı harcamalar her geçen yıl artmaktadır. Artık 12 kalemde katkı payı alınmaktadır. Daha da ötesi, kamusal sağlık hizmetlerindeki nitelik azalması, vatandaşımızı tıpkı zorunlu BES uygulamalarını andıracak biçimde özel sağlık sigortalarına yönlendirmektedir.
Sağlık Personeli Daha Fazla Çalışacak Daha Az Kazanacak
Kamu çalışanlarına öngörülen ücret artışları, zamlar ve enflasyon oranları düşünüldüğünde daha başından erimiş durumdadır. Sağlık çalışanlarının yaşam standartlarını ek nöbetler, fazla mesailer üzerinden artık daha fazla çalışarak korumaya çalıştığı bir süreçte, sağlık hizmetlerinin planlanmasındaki beceriksizlikler yüzünden ortaya çıkan israfın maliyetleri de yine sağlık çalışanlarının sırtına yüklenecektir.
Genel Sağlık- İş olarak, kamucu, halkçı ve ulusal bir sağlık sistemi modeline geçilmeden, piyasa koşullarına ve iktidarın keyfi tercih ve peşkeşlerine terk edilen bir sağlık sisteminin, halkımızın gerçek sağlık gereksinimlerine yanıt üretemediğine inanıyoruz. Atatürk’ün belirlediği ilkeler çerçevesindeki ülke geleceği modelinden hızla uzaklaşılan bir süreçte, bu değerlerin yeniden güç, etkinlik ve saygınlık kazanması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Zekiye Bacaksız
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı