Ü
Y
E
L
İ
K

Kadına Şiddet İnsan Hakları İhlalidir

Kadına Şiddet İnsan Hakları İhlalidir Kadına Şiddet İnsan Hakları İhlalidir

Dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddet giderek artmakta ve adeta küresel bir salgına dönüşmektedir. Türkiye'de her yaştan kadın; babaları, kardeşleri, eşleri, sevgilileri ve hatta hiç tanımadıkları erkekler tarafından şiddete maruz kalıp öldürülmektedir.

Bir insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddet kaçınılmaz değildir, önlenebilir ve önlenmesi de hayati önem taşımaktadır. Asıl olan, soruna doğru yerden bakabilmektir.

Kadına şiddet ile halk sağlığı arasında çok kuvvetli ve önemli bir ilişki vardır. Kadına karşı şiddet, önemli bir halk sağlığı sorunudur çünkü kronik hastalıklara, beyin travmalarına, jinekolojik hastalıklara, çeşitli kalıcı hastalıklara, anne-bebek ölümlerine ve intiharlara neden olmaktadır. Şiddet mağduru kadınlarda depresyon ve kaygı bozukluğu en yaygın psikolojik rahatsızlıklardır.

2002’de kadına yönelik şiddeti bir sağlık sorunu olarak tanımlayan ve bunu verilere dayanarak ortaya koyan Dünya Sağlık Örgütü, sağlık çalışanlarının mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim programlarında şiddete uğrayan hastaya tanı koyma, tedavi planlama ve destek olmalarının öğretilmesinin önemi vurgulanmıştır. Sağlık çalışanlarının bilimsel yaklaşımlarla bu hastaları ele almalarını öğretecek tutum ve davranış değişikliğini hazırlayacak eğitimler tavsiye edilmiştir.

Ancak, Türkiye’de konu aile içinde çözümlenmesi gereken özel bir sorun olup olmadığı tartışmalarından öteye geçememiş, konu sağlık boyutunda hala bilimsel zemine taşınamamıştır. Bunun yanı sıra, tecavüzü meşrulaştırmaya çalışan yasa seviyesindeki girişimler de kadına karşı şiddeti özendirici ve şiddet gösterenleri koruyucu bir zihniyeti temsil etmektedir. Küçücük çocukların, onlara tecavüz eden suçlularla evlendirilmelerine yönelik arayışlar, hak, hukuk, hakkaniyet şöyle dursun; en temel insan haklarının ihlali, kölelik ve cariyelik sevdalarının sapıklıklarının dışavurumudur. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü cahiliye dönemi zihniyetiyle, ‘küçüğün rızası’ gerekçesine sığınarak onları yaşarken öldürecek tecavüzcülerle evlendirmeye yönelik yasalara destek verenlerin zihniyeti arasında bir fark yoktur.

Oysa ki;  Cumhuriyetin ilk yıllarında bugün örnek gösterilen batı ülkelerinden çok daha önce Türk kadını toplumda erkek ile eşit yer bulmuştur. Ebedi Önder Atatürk’ün,  "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." sözleri bugünün siyasilerine yol gösterici değerdedir.

Kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorundur. Her birey kadına yönelik şiddete karşı yüksek sesle tepkisini göstermekle, hükümet gerekli yasal düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Hükümet, yalnızca şiddetin cezalandırılması için değil, şiddetin gerçekleşmeden önlenmesi ve süren şiddetin sonlandırılması için üzerine düşen sorumlulukları bir an evvel yerine getirmelidir. Kadına şiddetin önlenmesi zihniyette başlar ancak bu başlangıcı gerçekleştirmek için laik, çağdaş ve eşitlikçi bir anlayışla hazırlanmış mevzuata gereksinim vardır.

Unutmamak gerekir ki; ‘Kadına şiddet döner seni bulur’

Genel Sağlık-İş, her türlü şiddetin önlemesi ve çağdaş bir toplum yaratılması için mücadele edecektir.

Zekiye Bacaksız

Genel Sağlık-İş Genel Başkanı