İTHAL HEKİM ALDATMASI!
Genel Sağlık İş Sendikası üyesi olan Prof.Dr.Recep Akdur’un AKP hükümetinin ithal hekim isteğinin altında yatan gerçekleri açıklayan yazısını paylaşıyoruz.
Hükümet ve onun adına sağlıktan sorumlu Bakanları, iktidara geldiklerinden beri her fırsat bulduklarında “Türkiye’de hekim açığı var olduğunu iddia ettiler. Bu açığı kapamak için de “hekim ithal etmek gerektiğini” söylediler durdular.
Cumhuriyetin başından beri var olan ve kaynağını Lozan’dan alan ‘Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’daki “Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türk ve Türkiye’deki bir tıp fakültesinden mezun olmak gerekir” anlamına gelen düzenleme Türkiye’de yabancı hekim çalışmasına ve çalıştırmasına engel idi. Sağlık Bakanlığı’nın teşkilat yapısında değişiklik yapan ve Bakanlar Kurulu’nca 11/10/2011 tarihinde kararlaştırılan 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bu düzenleme ortadan kaldırıldı. Böylece gündemde tutukları “ihtal hekim ve hemşire” istihdamının önü yaklaşık iki yıldan bu yana açık.
Bu durum yalnızca özel hastaneler için geçerli idi. Şimdi de yeni bir düzenlemeyle kamu ya da özel fark etmeksizin tüm hastanelerin yabancı hekim çalıştırabilmesinin önü açılmak isteniyor. Bundan daha da önemlisi yabancı hekimlerin Türkiye’de uzmanlık eğitimi almalarının yaygın bilinen şekli ile asistanlık yapabilmelerinin önü açılmak isteniyor.
“Milliyet Gazetesi’nden Abdullah Karakuş’un haberine göre; geçtiğimiz günlerde Yunanistan’a giden sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu; “Yunanistan’da ciddi düzeyde hekim fazlası var”, “Doktorlar uzmanlık eğitimi için uzun yıllar bekliyorlar. Biz bu doktorlara uzmanlık eğitimini Türkiye’deki üniversitelerde yaptırırsak hem asistan ihtiyacımızı karşılarız hem de gelecekte uzman doktor ihtiyacımıza çare olur. Bizim de 10 bin pratisyen hekim, 20 bin uzman hekime ihtiyacımız var”
“Buna imkan verecek yasal düzenlemeleri önümüzdeki günlerde yapacağız. İmkan sağlanınca niye Almanya’ya gitsinler, bize gelirler” “İlk etapta Yunanistan’dan 5 bin doktor getirmeyi düşünüyoruz” demiş.
AKP Hükümeti iktidara geldiği günden beri bir ithal hekim Türküsü tutturmuş gidiyor. Bu ithal hekim türküsü gerçekten Türkiye’deki hekim açığını kapama sevdası mıdır? Her şeyden önce Türkiye’de hekim açığı yok. Şu anki sayılarla oynayarak bir açık olduğu söylenebilse bile, önümüzdeki yıllarda yılda 13000 hekim mezun edecek olan Türkiye’de 2023 yılında 250 bine yakın hekim olacak. Bırakın hekim açığını ortalık gizli ya da aşikar işsiz hekimle dolacak. Yakın bir gelecekte tıp fakültesinden mezun olan hekimler ihtisas yapmadan herhangi bir yerde çalışamayacaklar.
Son yılların moda deyimi ile “velev ki hekim açığı var olsun”. Bu açık ithal hekim ile kapatılabilir mi? Geçenlerde Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin yazılı soru önergesini yanıtlayan Müezzinoğlu; yabancı sağlıkçıların Türkiye’de çalışmalarına imkan tanıyan yönetmeliğin 22 Şubat 2012′de yürürlüğe girmesinden bu yana 459 yabancı sağlık personelinin Türkiye’de çalışmak üzere Bakanlığa başvurduğunu söylemiş. Bakanın verdiği bilgiye göre bunların; 224′ü pratisyen, 137′si uzman, 79′u hemşire, dördü sağlık memuru, sekizi fizyoterapist, ikisi anestezi teknikeri, biri laboratuvar teknisyeni, üçü radyoloji teknikeri ve biri de acil tıp teknikeri. Bu 459 başvurunun 441′i Bakanlıkça uygun bulunmuş. Bunlardan da 203′ü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan izin alarak çalışmaya başlamış. Müezzinoğlu’nun cevabına göre Türkiye’de 70 Azerbaycan, 50 İran, 49 Suriye, 39 Filistin, 35 Makedonya, 26 Kırgızistan, 24 Yunanistan, 22 Afganistan, iki Almanya ve bir Ermenistan uyruklu doktor ve sağlık personeli çalışıyor. Bunların hepsi hekim değil de hekim olsa idi, AKP hükümeti hekim ithal ederek Türkiye’deki hekim sayısını 130 binden 130 bin 203’e yükseltmiş.Ne büyük bir başarı.!
Türkiye’de var olmayan hekim açığının ithal hekim ile kapatılamayacağını Bakan da biliyor. Öyleyse nedir bu ithal hekim sevdası? Türkiye’de hastanecilik hizmetleri hızla uluslararası konsorsiyumlara bırakılıyor. Onlar da Hükümet’ten üç şey istiyorlar:
1) Hastane yönetimleri yabancı hekimlerde olmalı
2) Hekimlerin ücretleri daha da düşürülmeli
3) Önlerinde tıp fakültesi hastaneleri gibi yerli /ulusal rekabet ve direnç odakları olmamalı.
Hükümet ya da Bakanlık yabancı tekellere/konsorsiyumlara bu koşulları sağlamaya çalışıyor. Bir yandan” tıp fakültelerinin hastanesi olmasına gerek yok” deyip onları röntgen filmine bile muhtaç ederek iflasa sürüklerken öte yandan da yabancı hekimlere kapıyı açarak konsorsiyum hastanelerinin yöneticilerinin yabancı hekim olabilmesinin ortamını hazırlıyor. Bir yandan da Türk hekimine “aklını başına devşir yoksa yurt dışından hekim getiririm” mesajı veriyor.
Müezzinoğlu Türkiye’deki hekim açığının kırsalda ve kırsaldaki ilçe hastanelerinde olduğunu bilmiyor mu? Yunanlı hekimin ondan da öte Alman hekimin gelip de Yozgat, Kastamonu ya da Muş’un ilçelerinde çalışmayacağını bilmez mi? Bilir bilmesine de. Konsorsiyumun on büyük ildeki hastanelerine de yabancı yönetici ya da bazı uzmanlık dallarında reklam isimlerin çalışması gerekiyor.Bunu da bu açıklıkta söyleyerek kanunu değiştiremez ki.!
Yunanlıların asistanlık için uzun yıllar beklemesi konusuna gelince. Türkiye’de her seferinde uzmanlık sınavına 12 bin dolayında hekim başvuruyor. Bunların da yalnızca üç bin kadarı yani dörtte biri sınavı kazanarak asistanlık eğitimine başlayabiliyor. Asistan olabilmek için Türk hekimler de ortalama dört beş yıl bekliyor. Bakan yurttaşı hekimlere değil de Yunanlı hekimlere empati yapabiliyor.! Bunun diğer nedenleri çok açık olmasa da esas nedeni çok açık. Sağlık Bakanı konsorsiyum hastanelerinde bedava ya da karın tokluğuna çalıştırılacak asistan arıyor. Bir yanda bedava çalıştırılan ve statüsü gayri sahih yabancı asistanlar. Öte yanda statüsü belli maaşı belli, Dr Hikmete öykünen Türk asistanlar. Doğaldır ki konsorsiyumlar her anlamda birinci seçeneği tercih ederler. Bakanın görevi de onlara bu olanağı sağlamak.
Hükümete ithal hekim Türküsünü söyleten ne hekim ne de asistan açığıdır. Kurt /konsorsiyumlar kuzuyu/hastaneciliği yemek istiyor. Hangi türküyü söylediği hangi bahaneyi ileri sürdüğü önemli değil.
Prof. Dr. Recep Akdur