- a) Ölü doğum oranı ve çocuk ölümlerinin azaltılması ve çocuğun sağlıklı gelişmesi için önlemler alınması için gerekli görevleri içerir." ifadelerine yer verilmektedir.
Hükümetin sağlık verileri kaygı verici
Hükümet, Resmi Gazete’de yayımlanan 2017 yılı programında sağlık alanındaki başarısızlığını tasdiklemiş, çelişkilerini ortaya koymuş ve vatandaşı sağlık alanında da özel sektörün insafına bıraktığını belgelemiştir.
‘’Hükümet programda başarısızlığını tasdiklemiştir’’
2015 yılı itibarıyla toplam hekim sayısının 141.259, diş hekimi sayısının 24.834 ve hemşire sayısının 152.803 olduğu belirtilen Hükümet Programı’nda, yüz bin kişiye düşen hekim sayısının 179 ve hemşire sayısının 194 olduğu açıklanıyor. 2014 yılında AB-28’de bu sayılar sırasıyla 350 ve 864, OECD’de ise 330 ve 890’dır. Programda ‘’Sağlık personeli ülke ortalaması, AB ve Dünya Sağlık Örgütü ortalamasının gerisinde olup özellikle hemşire açığı daha belirgindir’’ ifadesine yer verilmiştir.
Türkiye’de hekim başına düşen hemşire oranı 1,8 iken AB-28’de hekim başına düşen hemşire oranı 2,46, OECD ortalamasında ise bu oran 2,70’dir.
Programda yer verdiği rakamlar ve ifadelerle günah çıkartan hükümet, sağlık personelinin yetersiz çalışan sayısı sebebiyle ağır iş yükü altında ezildiğinin, halkın yetersiz personel nedeni ile mağdur edildiğinin farkında demektir.
Hatayı kabul etmek elbette önemlidir ancak “hatalarda” ısrar edilirse “yanlışlar” kaçınılmaz olur. Hükümetin, sağlık gibi hayati önem taşıyan bir alanda yanlış yapmaya hakkı yoktur.
‘’Sağlık hakkı yok ediliyor, sosyal devlet anlayışından uzaklaşılıyor’’
Sağlık hizmetlerine olan talebin her yıl arttığı belirtilen Hükümet Programı’nda 2007-2015 döneminde hastanelere yapılan toplam müracaat sayısının yüzde 68 arttığı, özel sektörde bu artışın yüzde 215,3 olarak gerçekleştiği belirtiliyor. Yine programda özel sektörün toplam müracaat içerisindeki payının 2007 yılında yüzde 9,8 iken 2015 yılında yüzde 18,4 yükseldiği vurgulanıyor.
1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgenin 25. Maddesinde "Herkesin, kendisi ve ailesinin sağlık ve gönenci için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır" denildikten sonra özellikle "Analar ve çocukların özel bakım ve yardıma hakları vardır. Tüm çocuklar, evlilik içi ya da evlilik dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı toplumsal korumadan yararlanır" diyerek en temel hak olan "yaşam hakkı" çerçevesinde sağlık hakkına yer vermiştir. Burada görüldüğü üzere sağlık hakkı ile sosyal güvenlik hakkı bir arada düzenlenmiştir.
Hükümet bireyin en temel hakkı olan sağlık hakkı ile sosyal güvenlik hakkını yok sayarak, sağlıkta dönüşüm adı altında parası olanın sağlık hizmeti aldığı bir sistemi dayatmaktadır. Hükümet programında bu verilere yer verilerek bunun başarı olarak lanse edilmesi sosyal devlet anlayışı ile bağdaşmamaktadır.
Ayrıca halkın devlet kurumları yerine para vererek neden özel hastanelere gitmeyi tercih ettiğini ise zaten Hükümet Programı’ndaki veriler ortaya koymaktadır.
Hükümet, sunmakla yükümlü olduğu nitelikli sağlık hizmetleri için gerekli yatırım ve personel istihdamını sağlamamaktadır. Bu da devlete güveni ve bağlılığı zedelemektedir. Hükümet sosyal devlet olmanın gereğiyle taban tabana zıt politikalar yürüterek halkın sağlığının tehlikeye atılmasına ve ülke kaynaklarının özel sektöre peşkeş çekilmesine son vermelidir.
Hükümetin ‘’Her aileden 3 çocuk isteme’’ çelişkisi
Temel sağlık göstergelerinde önemli iyileşmelerin kaydedildiği iddia edilen Hükümet Programında, 2012 yılında binde 7,4 olan bebek ölüm oranının 2015 yılında binde 7,6 olduğu görülmektedir. Bu oran Ortadoğu Anadolu bölgesinde bin canlı doğumda 11,6 dir. OECD ‘de ortalama bin canlı doğumda 4 iken, AB ülkelerinde bin canlı doğumda 3,7 dir. Yine hükümetin bebek ölümlerinin azaltılması konusunda da geriye gidiş gösterdiği ortadadır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin devamı ve onu tamamlayan bir belge niteliğinde olan "Ekonomik, Toplumsal Ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 12. maddesinde ise sağlık hakkının uygulamasına ilişkin ayrıntılar ortaya konuluyor. Devletlerin kabul ve imzasıyla o ülkeye ait bir "ulusal iç hukuk kuralı" haline gelmiş bulunan bu sözleşmede
"Bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin erişilebilir en yüksek bedensel ve ruhsal sağlık standardından yararlanma hakkını tanır. Bu sözleşmeye taraf devletlerce bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek üzere yapılacak girişimler;