Türkiye’de son 10 yıldır giderek dozu artan hukuk skandalları, son birkaç günde yaşananlarla çok daha ileri bir evreye taşınmıştır.

Sadece son 3 günde, çağırıldıklarında seve seve ifade verebilecek gazetecilerin şafak operasyonlarıyla gözaltına alınması, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi ve gözaltına alınması, Türkiye’de epey cılızlaştırılan demokrasi ve hukuk iklimini daha da baltalamak için vites artırıldığını göstermiştir.

Hem esastan hem de usulen toplumun ezici bir çoğunluğunun endişe duyduğu bu kararlar ve uygulamalar, ülkemizin geleceği açısından da büyük bir tehlikedir.

Bu kararların hemen sonrasında bazı ulaşım noktalarının yurttaşa kapatılması ve sosyal medyanın daraltılması ise bunca hukuksuzluğun üzerine yurttaşın anayasa korumasındaki gösteri ve ifade haklarının gasp edilmesini de eklemiştir. 

Her zaman Laik Cumhuriyet'ten, demokrasi ve hukukun üstünlüğünden yana olan Genel Sağlık-İş olarak uyarıyoruz:

Ülkeyi ayakta tutan tüm sistemin harcı Cumhuriyet değerleri, yurttaşlık bilinci, adalet ve demokrasidir. Adaletin olmadığı bir düzende sağlık da eğitim de ekonomi de düzgün şekilde işleyemez. Adalet, herkes için, onu yok etmeye çalışanlar için bile hayati bir ihtiyaçtır.

Yargının adaletin mülkü değil iktidarın sopası haline geldiği bir ülke, çağdaş uygarlıktan gün geçtikçe uzaklaşmaya mahkumdur. 

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bu konudaki tarihi uyarısı her zaman dikkate alınmalıdır:

“Bir memlekette adalet mevcut olmazsa, o memlekette anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet yoktur, orada hiçbir şey yoktur. Adalet kanunlarla dağıtılır.”