Ü
Y
E
L
İ
K

Genel Sağlık-İş Anketi: Sağlık Çalışanları Geçim Sıkıntısı ve İş Yükü Altında Eziliyor

Genel Sağlık-İş Anketi: Sağlık Çalışanları Geçim Sıkıntısı ve İş Yükü Altında Eziliyor Genel Sağlık-İş Anketi: Sağlık Çalışanları Geçim Sıkıntısı ve İş Yükü Altında Eziliyor
Genel Sağlık- İş tarafından sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan kamu emekçilerinin durumlarının ortaya konması, sorunlarının tespit edilmesi ve beklentilerinin somutlaştırılması amacıyla kamuoyu araştırması yaptırılmıştır. 14 Mart Tıp Bayramı’nın 100. Yılında Genel Sağlık-İş’in anket çalışması, sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan kamu emekçilerinin sesi olacaktır. Anket çalışması, ekonomik krizin sağlık ve sosyal hizmet çalışanları üzerindeki etkilerini de çarpıcı gerçekliği ile ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçları, sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının temel sorunlarının düşük ücret, borçlanma, kuralsızlaştırma, güvencesizleştirme, emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıpları, iş yükü ve şiddet konularında yoğunlaştığını göstermektedir. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri düşük ve orta-düşük gelir grubunda çalışmaktadır. Cinsiyete göre belirgin bir gelir eşitsizliği söz konusudur. Emekçilerin bağımlı çalışma temelinde gelir elde etme dışında belirgin bir seçeneği yoktur. Buna ek olarak sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının tasarruf yapabilme eğilimi düşüktür. Her beş sağlık çalışanından yalnızca biri tasarruf yapabilmektedir. Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanlarının Yüzde 70’i Borçlu Genel Sağlık- İş tarafından yaptırılan kamuoyu araştırması sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanları borçludur. Sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan kamu emekçilerinin yaklaşık yüzde 70’i gündelik yaşamlarını sürdürmek için borçlanmak durumunda kalmaktadır. Her beş sağlık çalışanından dördü kredi kullanıcısıdır. Borçlanma, gelir düzeyine göre farklılaşmamaktadır ve emekçiler öncelikle gündelik yaşamın devamı için borçlanmaktadır. Araştırmaya katılanların yüzde 40.8’i borç ödemelerinde çok zorlandıklarını beyan etmişlerdir. Borç ödemelerinde biraz zorlananların oranı ise yüzde 50’dir. Düşük gelir düzeylerine ve yüksek borçlanma oranlarına ek olarak sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının neredeyse yüzde 30’unun aylık hane geliri yoksulluk sınırının altındadır. Borçlu Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Fazla Mesai ve Nöbete Daha Çok Kalıyor Genel Sağlık- İş tarafından yaptırılan kamuoyu araştırması sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmetlerde kuralsızlaştırmanın en belirgin görünümü fazla mesai ve nöbet uygulamasıdır. Sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışanların yüzde 41.7’si fazla mesaiye kalmaktadır. Borçlu olan sağlık ve sosyal hizmet çalışanları fazla mesai ve nöbete daha çok kalmaktadır. Sonuçlar, kredi kullananların fazla mesaiye kalma oranının (yüzde 44), kredi kullanmayanlardan (yüzde 33) fazla olduğunu ortaya koymaktadır Üç Çalışandan İkisi Görev Tanımı Dışındaki İşlerde de Çalışıyor Bir başka önemli kuralsızlaştırma göstergesi ise iş tanımının dışına çıkılmasının sıradanlaşmasıdır. Araştırmaya katılanlardan 69.7’lik bir kesim ise bir görev tanımlarının bulunduğunu ancak kendilerine başka görevler de verildiğini dile getirmişlerdir. Genel Sağlık-İş’in anket sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının fiziki koşulları yetersizdir. Alınan yanıtlara göre emekçilerin yüzde 55.2’si işyerinde var olan fiziksel koşulların çalışmayı sürdürmeye elverişli olmadığı düşüncesindedir. Zaman Baskısı ve Aşırı İş Yükü Ruhsal Sağlığı Tehdit Ediyor Katılımcıların yüzde 89.1’i ise çalışma hayatında fiziksel ya da ruhsal sağlıklarını etkileyen faktörlere maruz kaldıklarını dile getirmişlerdir. Öte yandan araştırma sonuçlarına göre sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin çalışma hayatında karşılaştıkları fiziksel ve ruhsal sağlıklarını etkileyen iki temel faktör ise yüzde 66.7’lik oranla ruhsal sağlığı etkileyen zaman baskısı ve aşırı iş yükü ve yüzde 66.3’lük oranla ruhsal sağlığı rahatsız/tehdit edici davranıştır. Çalışanlarının Yarısından Fazlası Hasta ve Hasta Yakınlarından Şiddet Görmüştür Genel Sağlık-İş’in anket sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yarısından fazlası hasta ve hasta yakınlarından şiddet görmüştür. Araştırma sonuçları, emekçilerin yüzde 55.5’inin çalışma hayatı süresince en az bir kez hasta ve hasta yakınlarından şiddet gördüğünü ortaya koymaktadır. Katılımcıların neredeyse tamamı (yüzde 99.6), hasta ve hasta yakınları tarafından sağlık çalışanlarının maruz bırakıldığı şiddet olaylarının son 5 yıl içerisinde arttığı düşüncesindedir. Öte yandan çalışanlar yüzde 97.2 oranla şiddet olaylarına karşı alınan önlemlerin yeterli olmadığını belirtmişlerdir. Şiddet olaylarının artmasının öncelikli gerekçeleri yasal düzenlemelerin caydırıcı olmaması (yüzde 81.5), toplumsal yaşamın genelinde artan şiddet eğilimi (yüzde 69.2) ve sağlıkta dönüşüm programının olumsuz etkileridir (yüzde 67.9). Sağlık ve sosyal hizmet çalışanları güvencesizleştirilmiştir. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yüzde 73.8’i işiyle ilgili gelecek kaygısı duymaktadır. Çalışanların yarısı işini kaybetme korkusu yaşamaktadır. Her üç çalışandan ikisi çalıştığı işten memnun değildir. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının neredeyse tamamı son beş yılda yaşam düzeyinin kötüye gittiğini dile getirmişlerdir. Temel Problem Emeklilik Durumunda Yaşanacak Hak Kayıpları, Düşük Ücretler ve İş Yükü Sağlık çalışanlarının üç temel problemi emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıpları, ücret düzeyinin düşüklüğü, zaman baskısı ve aşırı iş yüküdür. Emekçilere göre sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışanların temel öncelikli iki problemi yüzde 82.5 ile emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıplarıdır. Bunun ardından yüzde 80.2 ile ücret düzeyinin düşüklüğü gelirken zaman baskısı ve aşırı iş yükü ile sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konularında kaydedilen oranlar da yüzde 75’in üzerindedir. En Büyük Beklenti Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi ve Ücretlerin Arttırılması Genel Sağlık- İş tarafından yaptırılan kamuoyu araştırması sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının temel ekonomik beklentileri çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sabit ücretlerin artırılması ve ek göstergelerin yükseltilmesidir. Bu beklentilere bağlı olarak çalışanların iş yükünün azaltılması ile sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan personel sayısının artırılması talepleri öne çıkmaktadır. Katılımcıların iki temel beklentisi çalışma koşullarının iyileştirilmesi (yüzde 86.7) ve sabit ücretlerin artırılmasıdır (yüzde 86.4). Bunun yanında ek göstergelerin yükseltilmesi talebi de (yüzde 78.2) oldukça güçlü bir şekilde belirginleşmektedir. Sözleşmeli çalışmanın kaldırılması (yüzde 59.7), döner sermaye ve performansın kaldırılması (yüzde 58.5) ve nöbet ücretlerinin artırılması (yüzde 57.4) konularında da oldukça güçlü oranlar kaydedilmiştir. Şiddetle mücadele konusunda beklenti yasal düzenlemelerin caydırıcı hale getirilmesidir. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yüzde 91’i toplum nezdinde gereken saygınlığa sahip olmadığı düşüncesindedir. Ayrıca emekçilerin yüzde 92.4’ü saygınlıklarının son 5 yıl içerisinde kötüye gittiğini belirtmişlerdir. Çalışanlarının Yüzde 95’ine Göre Türkiye’nin Temel Sorunu Geçim Sıkıntısı Genel Sağlık- İş tarafından yaptırılan kamuoyu araştırması sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yüzde 95’ine göre Türkiye’nin temel sorunu geçim sıkıntısıdır. Emekçilerin yüzde 84’ü insan hakları ve demokratikleşmeyi ikinci temel sorun olarak görmektedir. Bunların ardından sırasıyla işsizlik ve kadına şiddet gelirken yoksulluk, sosyal devletin zayıflaması, insan hakları ve demokratikleşme ve emeğe karşı tutum sorunlarında da yüzde 70’in üzerinde oranlar kaydedilmiştir. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanları dönüşüm programının olumsuz etkilerinin büyük ölçüde farkındadır. Bu farkındalık koşullarında mevcut sorunların çözümü için buraya kadar sıralanan özel beklentilere ek olarak belirginleşen genel beklenti, sağlık ve sosyal hizmetlerde kamucu tavrın güçlendirilmesidir. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri öncelikle çalıştıkları alanda kamunun ağırlığının artırılması veya alanın tamamen kamulaştırılması beklentisindedir. GENEL SAĞLIK-İŞ GENEL BAŞKANI ZEKİYE BACAKSIZ: ÇALIŞANLAR GEÇİM SIKINTISI VE İŞ YÜKÜ ALTINDA EZİLİYOR İstanbul İngilizler tarafından 13 Kasım 1918’de işgal edilmiş, İngiliz birlikleri karargah yapmak üzere 3 Şubat 1919’da  Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye el koymuştur. Tıp okulu öğrencileri, 14 Mart 1919’da okula Türk Bayrağı asarak hem Tıphane-i Amire’nin açılışını kutlar, hem de işgale karşı direnişi ilan ederler. Yapılan protesto, yurt savunma hareketi olarak tarihe geçmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra 14 Mart, Tıp Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Emperyalist işgale karşı başkaldırının da sembolü olan 14 Mart’ın bu yıl 100. yıl dönümüdür. 14 Mart’ın 100. yılında tıbbiyeliler ve sağlık çalışanları; tam bağımsızlık bilinciyle, aklın ve bilimin ışığında, yaşamsal görevlerini yerine getirmektedirler. Ancak tıbbiyeliler ve sağlık çalışanları için 14 Mart’ı bayram olarak kutlamanın koşulları ortadan kalkmıştır. Sağlık hizmetlerinin piyasa koşullarına terk edildiği böylesine bir süreçte sağlık çalışanları, ücret yetersizliği, aşırı ve düzensiz çalışma, çalışma barışının bozulması, mesleki tatminsizlik, liyakatin dikkate alınmaması, güvencesizlik, emeklilikte yaşanacak hak kayıpları ve şiddet nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşamaktalar. Sağlık emekçileri, batılı ülkelerdeki meslektaşlarıyla kıyaslandığında daha fazla çalışıp daha az ücret almaktadır. Döner sermaye performans sisteminin çalışanı zarara uğrattığı, iş barışını bozduğu ve gelir adaletsizliğine yol açtığı açıkça görülmektedir. Döner sermaye performans sistemine son verilerek sağlık emekçilerinin temel maaş ücretinde artış yapılmalıdır. Tüm sağlık emekçilerinin ücretleri, insan onuruna yaraşır bir yaşam koşullarını sağlayacak düzeye çekilmelidir. Yıpranma payı hakkının yıl başına 90 gün olacak,  tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak ve halen görev yapan personele geçmişe etkili olacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir. Döner sermaye ek ödemeleri, emeklilik maaşına yansıtılmadığından sağlık çalışanlarının aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında uçurum oluşmuştur. Tüm sağlık çalışanları, insan onuruna yaraşır emeklilik koşulları sağlanmalıdır. Tüm kamu çalışanları için ek göstergeler kademeli olarak yükseltilmelidir. Sağlık sistemindeki personel açığı giderilerek, sağlık çalışanlarının iş yükü azaltılmalıdır. Sağlık sisteminin piyasalaştırması, çalışanlar için daha fazla iş yükü, hastalar için ise sağlık hakkının gaspı anlamına gelmektedir. Sağlıkta piyasalaşmaya son verilmeli, Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu, halkçı ve emekçiden yana sağlık politikaları uygulanmalıdır. Tüm bu olumsuz koşullar içinde, karşılaştıkları tüm güçlüklere rağmen, zor ve onurlu görevi yerine getirmek için fedakârca çalışan tüm sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramı kutluyoruz. Zekiye Bacaksız Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Kamuoyu araştırmasının özet raporu için tıklayınız