Memur ve memur emeklilerinin maaşlarına 2022 ve 2023 yılında yapılacak zam oranları belli oldu. Buna göre memur ve memur emeklilerinin maaşlarına yapılacak zam oranı, 2022’nin ilk altı ayı için yüzde 5 + enflasyon farkı, ikinci yarısı için yüzde 7 + enflasyon farkı oldu. 2023’ün ilk altı ayı için yüzde 8, ikinci altı ay için ise yüzde 6 zam yapılacak. Zam oranlarına enflasyon farkları da uygulanacak.
Kamu çalışanlarının bu ülkede “Ayçiçek yağı” kadar değerleri yoktur
Gıda enflasyonunun %39,8 oranında olduğu bir dönemde memur ve memur emeklisine yapılan zam oranları görülmemiş oranda bir yoksulluğa kapıları ardına kadar açmıştır. Enflasyon karşısında eriyen sadece maaşlar değil, açlık sınırında yaşam mücadelesi veren hayatlardır. Kamu çalışanları, bu ülkede bir “Ayçiçek yağı” kadar değerleri olmadığını” bir kez daha anlamıştır.
3600 ek gösterge yine seçime havale
Seyyanen zam, refah payı ve bir dizi idari hak ve mağduriyet konusu gündeme dahi getirilmezken, 3600 ek gösterge bir çalışma grubuna havale edilerek süreç içinde anlamsızlaştırılacak bir cendereye mahkûm edilmiştir. 3600 ek gösterge “yine” müjdelenerek, “yine” sürece bırakılmıştır. Görünen odur ki, 3600 ek gösterge her seçim döneminde olduğu gibi gelecek seçimlerde de “vaat” olarak sunulacaktır.
Siyasi iktidara yakın, çalışana uzak Memur-Sen ve Türkiye Kamu Sen yine aynı oyunla sahnede
% 21 ve % 17 ile masaya oturan, siyasi iktidarın önerdiği ilk teklifi görüşmeye değer bulmayan Memur-Sen, görülmemiş oranda ve hızda bir satış daha gerçekleştirmiştir. Toplantının ardından açıklama yapan Memur-Sen Genel Başkanı “Beklentilerimiz, kaygılarımız oranlara yansıdı” diyerek, siyasi iktidara yakın çalışana uzak tavrını bir kez daha gözler önüne sermiştir.
İşveren temsilcisi olan siyasi iktidarın partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefine ulaşmaya artık çok daha yakınız" Türkiye atılım ve şahlanış dönemine girdiğini ispatlamış oldu’’ dediği bu günlerde;
Türkiye Kamu Sen Başkanı Önder Kahveci ise “Ülkemizin belli güç odakları tarafından ekonomik, ekolojik, askeri ve siyasi anlamda zaafiyete uğratılmak istendiği bu dönemde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin’in yapıcı yaklaşımı ve çözüm odaklı çabaları kazanımların artması noktasında önemli bir etken olarak bizleri memnun etmiştir.” Siyasi iktidarın her sıkıştığında başvurduğu dış güçler vurgusuyla satış rezaletine mazeret bulma refleksi içinde olduğunu açık etmiştir.
Memur-Sen, 6. Dönem toplu sözleşmede büyük bir mücadele vererek elde ettiğini iddia ettiği; toplu sözleşme ikramiyesi artışı ise, olması gereken zam oranlarının reel karşılıklarının gölgelemesine hizmet etmekten başka bir işe yaramamıştır.
Sağlık ve sosyal hizmet çalışanları bu satışı asla unutmayacak
Sağlık çalışanlarına yönelik olarak; idari izinde nöbet ücreti, süt izni bitiminde nöbet yasağının kalkması, milli bayramlarda % zamlı nöbet ücreti, sabit ek ödemede zam, akademik kariyere zam, ambulans şoförlüğü de yapan ATT ve TSM personellerinin performans oranlarının artırılması, acilde çalışan röntgen ve laboratuvar çalışanlarının nöbet ücretlerinin artırılması, entegre nöbetlere zam, yardımcı sağlık personelindeki yardımcı ibaresinin kaldırılması… gibi “kazanımlar”ın aslında, bir süredir haksız bir biçimde uygulanan ve dayatılan uygulamalara dönük ciddi ölçülerde birikmiş tepkilere karşı bir geçiştirme olduğu açıktır.
Ekonomik kriz koşulları ve üzerine eklenen pandemi sürecinde çalışma koşulları giderek ağırlaşan sağlık çalışanları, 6.dönem TİS sürecinde kendine reva görülen yoksullaşmayı ve kendilerini temsil ettiklerini iddia edenlerin bu “satışını” asla unutmayacak ve gerekli örgütlü yanıtı vermekte gecikmeyecektir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını özür dilemeye ve affını istemeye davet ediyoruz.
Sözde toplu sözleşme görüşmelerinin sonunda basın açıklaması yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin canlı yayında
“…sendika adı altında kurulan ama sendikal faaliyetler yapmayan, başka işlerle uğraşan, birtakım oluşumlar, merdiven altı yapılanmalar var” ifadelerine yer vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanının bu talihsiz açıklamasını şiddetle kınıyor, reddediyoruz. TBMM tarafından kabul edilen 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümlerine göre bir tüzel kişilik kazanmış olan sendikalar, üyelerinin hak ve menfaatleri ile ilgili faaliyetlerde bulunurken, üyelerini kamu işvereninin her türlü hak ihlalinden ve hukuka aykırı eylem ve işlemlerinden koruma amacındadır.
Konumu ve makamı kim olursa olsun kimse Anayasanın 51. Maddesi ile 4688 sayılı Kanundan alan yasal bir Sendika hakkında, hukuk devletinin meşru bir oluşumu hakkında “merdiven altı yapılanma” diyemez. Sendikaların beğenmediği faaliyetlerini, kendilerini eleştirenleri “başka işlerle uğraşanlar” olarak değerlendiremez, yorumlayamaz hele ki bunu bir Çalışma Bakanı asla söyleyemez/söylememelidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının işine gelmeyen sendikalar, birtakım oluşumlar değil, emekçilerin hak ve menfaatlerini siyasi iktidara, sarı sendikalara karşı koruyan hukuki oluşumlardır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının eylem ve söylemleri ile toplu sözleşmede bahsettiği hükümler ve amaçladıkları hukuksuz işlemler Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün 151 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesine de aykırıdır. 05 Şubat 1993 tarih ve 21507 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 3848 sayılı yasayla uygun bulunan bu uluslararası sözleşme bir iç hukuk kuralıdır. Bu Sözleşmenin 5. Maddesi şöyle düzenlenmiştir:
MADDE 5
Kamu görevlileri örgütleri, kamu makamlarından tamamen bağımsız olacaklardır.
Kamu görevlileri örgütleri kuruluş, işleyiş veya yönetimlerinde kamu makamlarının her türlü müdahalesine karşı yeterli korumadan yararlanacaklardır.
Bir kamu makamının tahakkümü altında kamu görevlileri örgütlerinin kuruluşunu geliştirmeye veya kamu görevlileri örgütlerini bir kamu makamının kontrolü altında tutmak amacıyla mali veya diğer biçimlerde desteklemeye yönelik önlemler bu madde bakımından müdahaleci faaliyetler olarak kabul edilecektir. |
Anayasa, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 151 sayılı Sözleşmesi ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümlerine göre tüzel kişilik kazanmış Sendikaların her biri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı beğenmese de aynı masaya oturduğu sarı yandaş çalışanların haklarının gasp edilmesine aracılık eden sendikalar ile aynı hak ve yetkilere sahiptir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı hukukun korumasında emek örgütlerinin faaliyetlerini beğenmiyorsa, nedeni düşünüp sonra konuşmalıdır. Genel Sağlık-İş olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin’in tüm söylemlerini reddediyoruz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin’in 4688 sayılı Kanuna dayalı olarak kurulan ve faaliyet gösteren sendikaları, “Merdiven altı” diye nitelemesini şiddetle kınıyoruz. TBMM tarafından çıkarılan bir yasaya dayanarak kurulan, sırf yandaş olmadıkları, muhalif oldukları için sendikaları “Merdiven altı sendikalar' olarak nitelemek bir Bakana yakışmamıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin örgütlenme özgürlüğü hakkını kullanarak bu sendikalara üye olmayı tercih eden tüm emekçilerden derhal özür dilemeli, eşit muamele ve ayrımcılık yapmama ilkesini ihlal etmekten dolayı derhal affını istemelidir.
Gücünü iktidardan alan konfederasyon ve sendikalar çalışanın ortak hak ve çıkarını koruyamaz.
Sendikal faaliyet adı altında makam, mevki, kişisel çıkar peşinde koşan sarı sendika yöneticileri sendika kavramının içini boşaltmış, siyasi iktidarın çıkarına hareket ederek siyasi iktidarın ve idarecilerinin desteği ile torpil, sürgün, atama yaparak ve korku salarak bugüne kadar gelmişlerdir.
Gelinen noktada sürekli iktidarın politikalarını destekleyen yandaş ve yakındaş konfederasyonlar bırakın çalışanın hak ve çıkarını geliştirmek var olan haklarını dahi korumamış, üstüne üstlük çalışana tehdit aracı haline gelmiştir. Yandaş konfederasyonlar sözde toplu sözleşme masasında memurun gerçek beklentisi olan mali, özlük ve sosyal haklarında kalıcı iyileştirmeler konusunda tavizsiz bir tutum göstermemişler, iktidardan yana olmuşlardır. Bu nedenle talepleri karşılanmayan sendika üyelerinin istifalarının ve sendikalarımızın tercih edilmesinin önüne geçmek için sendikalarına toplu sözleşme ikramiyesi rüşveti talep etmişledir.
Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına aykırı işkolunda üye olunan sendikanın %1 oranında örgütlenme şartını gündem etmişler, hukuk tanımaz işveren temsilcisinden karşılık bulmuşlardır. Fakat Toplu Sözleşme İkramiyesi herhangi bir sendikaya üye olan ve aidat kesintisi yapılan her çalışana kanun gereği ödenmek zorundadır. Aksi takdirde
Sendikamız Genel Sağlık-İş; Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına, Uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya ve Kanuna aykırı işkolunda %’1’lik orana karşı derhal hukuk yoluna gidecektir.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini insan onuruna yaraşır bir yaşam ve çalışma koşulları taleplerimizi gerçekleştirmek için gücünü çalışandan alan Genel Sağlık-İş’e ve Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalara üye olarak bağımsız sendika, özgür toplu sözleşme mücadelemize omuz vermeye çağırıyoruz.
Zekiye Bacaksız Genel Sağlık-İş Genel Başkanı