Ü
Y
E
L
İ
K

Aile Hekimlerimizi Siyasi Kargaşaya Alet Etmeyin

Aile Hekimlerimizi Siyasi Kargaşaya Alet Etmeyin Aile Hekimlerimizi Siyasi Kargaşaya Alet Etmeyin
24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan seçimlerde seyyar sandık uygulamasının Kanuni dayanağı oluşturulmakla birlikte, seyyar sandıklarda oy kullanacak vatandaşların nasıl tespit edileceği bir sorun olarak karşımıza çıkmıştır. Uygulamasının nasıl olacağı Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan bir yazı ile belirtilmiştir. Bu yazıda dahi birçok belirsizlik varken ve aile hekimlerimiz ne yapacaklarını bilemezken, işi daha da bilinmeze sokan ve işi içinden çıkılmaz hale getiren haber Yüksek Seçim Kurulu’ndan gelmiştir. Yüksek Seçim Kurulu’nun 393 sayılı kararı, Sincan İlçe Seçim Kurulu’nun başvurusu üzerine alınmış bir karardır. Karara konu başvuruda yine aile hekimlerimizle ilgili değişik ithamlarda bulunulmakta, yine aile hekimlerimiz bilinmezlik girdabına sürüklenmektedir. Her zaman olduğu gibi fatura yine aile hekimlerimize çıkarılmaktadır. En yüksek yargı organlarından biri olan Yüksek Seçim Kurulu (anlaşıldığı kadarıyla) hiçbir hekimden görüş almadan seyyar sandık uygulaması ile dayatılan sağlık raporlarının içerik ve biçimine karar vermiştir. Yüksek Seçim Kurulu’nun 393 sayılı kararında şöyle denilmiştir: “1- Aile Hekimlerince verilen raporlarda;
  1. a) Yatağa bağımlılığın tıbbi sebebinin,
  2. b) Yatağa bağımlılığın kalıcı olup olmadığının,
  3. c) Yatağa bağımlılığın süresinin, belirtilmesi gerektiğine,
  4. d) Aile Hekimlerince düzenlenecek raporların ıslak imzalı veya elektronik imzalı ve barkotlu şekilde düzenlenmesi ve barkot kontrolünün ilçe seçim kurulu başkanlığınca yapılması gerektiğine,
2- Bu belgelerin gerçeği yansıtmaması halinde Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunma hususunun ilçe seçim kurulu başkanının takdirinde olduğuna,” Görüleceği üzere Yüksek Seçim Kurulu’nun kararının tıbbi açıklanabilir tarafı yoktur. Tek hekim olarak rapor verecek aile hekiminin yatağa bağımlılık süresini nasıl belirleyecektir?  Kalıcı denilen hastalıkların dahi zamanla iyileşebileceği bilinen gerçektir. Belirli hastalıklar dışında hastalığın kesinlikle kalıcı olduğunu söylemek her zaman mümkün değildir. Gelinen noktada yakın zamanda aile hekimlerimizi bekleyen süreci görmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Siyasi rakipler arasındaki siyasi çekişmeler aile hekimlerimize yansıyacak, aile hekimlerimiz hakkında yersiz şikayetler yapılacak, Cumhuriyet Savcılıkları şikâyetleri işleme koyacakları için aile hekimlerimizin verdiği raporlar sorgulanacak, kendileri ifadeye çağrılacak, sorgulanacak, vermek zorunda bırakıldıkları raporların neden ve niçinlerini açıklamak zorunda kalacaklardır. Tıbbi olarak veremem demeleri halinde bu kez de görevi ihmal suçlamasıyla karşı karşıya kalacakladır. Tüm kurum ve kuruluşları aklıselim olmaya davet ediyoruz. Sağlık Bakanını, bürokratlarını acilen göreve çağırıyoruz. Aile hekimlerimizi bu tür bilinmezliklere ve siyasi kargaşaya alet etmeyin. Hekimlerimiz görev yapamaz hale gelmiş, ne yapacaklarını bilemez durumdadırlar. YSK’nın yazısında dahi aile hekimlerimizi endişeye sevk eden ifadeler vardır. Yine hekimlerimizden görev ve yetkilerini aşar işler istenmektedir. Olması gereken, Sağlık Bakanlığı Karar Destek Sisteminden aile hekimlerine iletilen raporların hasta yakınları tarafından İlçe Seçim Kurullarına bildirilerek işlemin tesis edilmesidir. YSK ile Sağlık Bakanlığı’nın bir araya gelerek, aile hekimlerimizi bu karmaşadan kurtaracak ve görevlerini gerektiği gibi yapmasını sağlayacak ortamı hazırlamaları gerekmektedir. Yoksa durum vahimdir. Genel Sağlık-İş olarak bu koşullar altında hekimlerimizin, anayasal dayanağı bulunan “hekimin tedavi özgürlüğü” ilkesine bağlı kalacağına inanıyoruz Zekiye Bacaksız Genel Sağlık-İş Genel Başkanı