KADIN, NEDİR SENİN ADIN?
Bir dünya düşünün; İşlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’i onlara ait. Başka bir deyişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor. Dünya'nın yüzde 49.7'si kadın. Yani kadın nüfusu 3 milyardan fazla. Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70'i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyor.
Dünyada her 3 kadından 1'i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalıyor. Her 5 kadından 1'i hayatının bir döneminde tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı oluyor. ABD'de her 90 saniyede 1 kadın tecavüze uğrarken, Irak'ta nisan 2003'ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında, en az 400 kadının tecavüze uğradığı İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporlarında yer alıyor. Gelişmekte olan ülkelerde okur-yazar olmayan her 3 kişiden 2'si kadın. 280 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor. Suudi Arabistan'da kadının oy hakkı yok, araba kullanması yasak.
Dünyada 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunurken, namus savunması Peru, Bangladeş, Arjantin, Ekvator, Mısır, Guatemala, İran, İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Venezuella'nın ceza yasalarında yer alıyor. İran'da çok istisnai durumlar haricinde kadının boşanma hakkı yok. İslam Şeriatıyla idare edilen ülkelerde bazı durumlarda zina yapan kadın ve erkeklere recm cezası uygulanmaktadır.
Tüm dünyada sağlık çalışanlarının yüzde 75'i kadın. Siyasette ve iş dünyasında kadınların oranı gelişmiş ülkelerde bile epey düşük… ‘’…soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen…’’ Nazım’ın dediği gibi, kadınlarımız sosyo ekonomik düzey azaldıkça yaşanan şiddetin hedefi oluyorlar.
Elbette ki sadece ekonomik olumsuzlukların yansıması değildir neden, yüzyıllardır gerek töre ve geleneklerin, gerekse din olgusunun yanlı tavrı, eşitsiz ilişkilerin sürmesinde belirleyici olmuştur.
Bu bağlamda şiddet, erkeğin üstünlüğünü vurgulayan bir hak gibi görülmüş, mazur gösterilmeye çalışılmıştır. ’’Kocamdır, döver de sever de’’sözü kadın erkek ilişkisinde şiddeti olağanlaştırma meşrulaştırma gayreti değil midir? Bir gecekonduda eşinden bir tokat yiyen kadın, bunu şiddet olarak algılamayacaktır büyük olasılıkla…Onun kafasındaki şiddet tanımı tanınmayacak hale gelinceye kadar dövülmektir, yada son dönemde medyada çokça yer aldığı gibi yaşamın son bulmasıdır.
Fiziksel şiddet, sosyo ekonomik düzeyi düşük ailelerde daha yaygın olmakla birlikte, eğitim ve ekonomik durumu yüksek ailelerde de şiddet görülmektedir. Burada yine kadın söz söyleme, davranışsal ve hareket biçimi itibari ile engellenmektedir. Düşük gelir düzeyi ile beraberinde yaşanan stres ve kısıtlı kaynaklar şiddet riskini arttırır. Araştırmalar işsiz ya da prestiji daha düşük işlerde çalışanların arasında şiddet ataklarının daha dramatik olduğunu göstermiştir, yani artık’’iki gönül bir olunca samanlık seyran olmamakta, ateş düşmektedir’’ Toplumsal hiyerarşide erkeğin yasalardan ve ataerkil geleneklerden kaynaklanan üstün konumu, kadının erkeğe hizmet etmesi ve alınacak kararlarda erkeğin söz sahibi olmasını ‘’doğal’’gören bir bakış açısının olması şiddeti beslemektedir.
Yine şiddet davranışı kuşaktan kuşağa geçiş gösteren hem kadın hem de erkeğin öğrendiği bir olgudur. Bilimsel verilere göre istismara uğrayan çocukların % 30’u yetişkinliğinde şiddet kullanırken, uğramayanlarda bu risk sadece % 2-4 düzeyinde kalmaktadır.
Tüm bunlar bize aile içi şiddetin; sosyo ekonomik düzey, entelektüel düzey ile ataerkil geleneklerin yaşamda varoluşunu savunmanın doğrudan ilintili olduğunu gösteriyor.Yasal boşlukların ve eksikliklerin de şiddet uygulayıcılarını yüreklendirdiğini belirtmek zorundayız.
Çözüm konusunda yasal düzenlemelerin koruma, yaptırım ve uzun vadede eğitim konusunda devletin önemli işlevleri olması beklenir. Şiddetten etkilenen ve şiddeti uygulayanların psikolojik ve adli takibi devletin önceliği olmalıdır.
Kadın erkek eşitsizliğini fıtrat kavramı ile açıklayan Cumhurbaşkanı ve AKP Hükümetinden kadın hakları ve insan hakları konusunda çağdaş düzenlemeler yapması beklenemezBu sorun uzun vadede benlik değerleri yüksek bireylerin var olduğu, kadının cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bedenine ve emeğine sahip çıktığı gün çözülecektir.
Zekiye BACAKSIZ
Genel Başkan
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlik takvimini açıkladı.
etkinlik çalışmaları şöyle:
EYLEM TAKVİMİ
1) Türkiye’nin tüm illerinde 4-5-6 Mart 2015 tarihlerinde basın açıklaması yapılacak.
2) Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak 7 Mart 2015 (Cumartesi) tarihinde saat 12.30’da Ankara Yeni Sahne'de “Laiklik ve Kadın” temalı paneli yapılacaktır.
3) 8 Mart 2015 tarihinde, saat 12.00'de Eğitim-İş Genel Merkezi'nin önünde Sakarya Caddesine kitlesel bir yürüyüş ve saat 13.00'de bir basın açıklaması yapılacaktır.